Boltan: Gazetecilerin mesleğine sahip çıkması gerekiyor

Haber Nöbeti'nin Amed’deki en önemli destekçilerinden ÖGC Başkanı Hakkı Boltan: 1990'larda gazeteci direkt hedef alınıyordu. Bugün ise gazetecilik tasfiye ediliyor. Gazetecilerin bu gerçeği görerek mesleklerine sahip çıkması gerekiyor.

Haber Nöbeti'nin Amed’deki en önemli destekçilerinden ÖGC Başkanı Hakkı Boltan: 1990'larda gazeteci direkt hedef alınıyordu. Bugün ise gazetecilik tasfiye ediliyor. Gazetecilerin bu gerçeği görerek mesleklerine sahip çıkması gerekiyor.

Hakkı Boltan, Özgür Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanı. İstanbul'da bir grup gazetecinin başlattığı Haber Nöbeti'nin Diyarbakır'daki en büyük destekçilerinden.

Kente gelen gazeteciler ilk önce Hakkı Boltan ile tanışır, sohbet eder, gününü planlar. Hakkı Boltan, ilerleyen yaşı, sakinliği ve ağırbaşlı tavırları nedeniyle gazetecilerin "Hakkı Abisi"dir.

Uzun yıllardır gazetecilik yapan Boltan, Haber Nöbeti ve bölgede gazetecilik üzerine sorularımıza yanıt verdi.

Bazen herkesin "abisi" olmak, başkasının derdini dermak olmak, o insanın kim olduğunun, nasıl yaşadığının görünmesine ister istemez engel olabiliyor.

Hakkı Abimiz de bu insanlardan biri.

Bu nedenle önce "Hakkı Boltan kimdir?" sorusuna yanıt verelim.

Hakkı Boltan, gazetecilik tarihi 2005 ile başlatıyor. Öncesinde uzun yıllar cezaevinde kalmış ve o günlerde de yazmış, çizmiş.

Cezaevinden çıkar çıkmaz Azadiya Welat gazetesinde çalışmaya başlamış. Gazetenin haftalıktan günlüğe geçiş sürecinde görev almış.

5 yıl editörlük yapıyor. Şimdi de diplomasi sayfasının yazarlarından.

O GECE SUR'A GİTSEYDİM ÖLDÜRÜLECEKTİM

Sokağa çıkma yasağı ile birlikte ÖGC üyesi gazetecilerin tutuklanmasının yanı sıra dernek binası da saldırılardan etkilendi, Hakkı Boltan da öldürülmek istendi.

Boltan, ölümün kıyısından döndüğü olayı şöyle anlattı:

"Cemiyet'in yeri Sur'daydı. Yerimizin yakıldığı haberi gelince ilgili kurumları aradım. İtfaiyeye sordum, herhangi bir bilgilerinin olmadığını söylediler. Emniyet Müdürlüğü'nü aradım, Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne yönlendirdi. Gece saat 24.00 gibi Sur polisini aradım. Telefona yanıt veren kişi, 'Gelin, sizi oraya götüreyim' dedi. Ben de kim olduğunu sordum. İsmini vermek istemedi. Bunun üzerine 'İsminizi bile vermek istemiyorsunuz ve gecenin bu saatinde beni Sur'a davet ediyorsunuz. Kim bilir bana ne yapmayı düşünüyorsunuz?' dedim ve gitmedim."

Boltan, "Gitseydin, öldürülmen muhtemeldi değil mi?" sözüm üzerine, "Öldürülme ihtimalinden ziyade, kesin olarak öldürülecektim. Yaptıkları çağrının anlamı buydu" dedi.

Sohbet Haber Nöbeti'ne geliyor.

Haber Nöbeti, savaş bölgesindeki gazeteciler için gerçekten bir faydalı sonuçlar doğruyor mu?

HABER NÖBETİ SANSÜRÜ KIRIYOR

Kürtlerin misafirperverliğini, gelen herkese "Gelmeyin" demeyeceğini iyi bildiğimden, Boltan'a "diplomasiden uzak gerçek" fikrini öğrenmek istediğimi belirtiyorum.

Yanıt samimi ve açık: "Haber Nöbeti'nin bize kattıkları bizim yaptıklarımızın daha etkili bir şekilde değişik yerlere yansımasını sağlamaktır. Haber Nöbeti için gelen arkadaşlar bize fazladan bir haber yapma ya da fazladan bir yere gitme imkanı sağlamıyorlar. Burada yaptığımız gazetecilik, arkadaşların katkı sunduğundan daha ileri bir gazetecilik elbette. Abluka altındaki mahallelerde gazetecilik yapan arkadaşlarımız var. Ancak bu dediğim Haber Nöbeti'ni önemsemediğim anlamına gelmesin. Ben bir gerçekliği ifade ediyorum. Haber Nöbeti, buraya uygulanan sansürün kırılmasına hizmet ediyor. Bu da bizim için çok önemli. Ayrıca kuşatılanın yanında olmak önemli bir tavırdır. Bunu da takdir ediyoruz elbette."

Boltan'ın Haber Nöbeti'ne gelecek dönem için somut bir önerisi yok ancak Amed’de yakalanan birlikteliğin İstanbul ya da Ankara gibi kentlerde de hayata geçirilmesini istedi ve ekledi: "Örneğin İstanbul'da herhangi bir gazeteci için yapılacak olan etkinliğe bizler de davet edilebiliriz. Örneğin Uğur Mumcu'nun anmasına bizler de ortak edilirsek, burada yaratılan ortaklık büyümüş olur."

BURADA MAAŞLA GAZETECİLİK OLMAZ

Boltan'ın "bölgede gazetecilik ile ilgili tanımı" oldukça ilginç: "Burada gazetecilik paraya dayalı olamaz, yani maaşla olamaz. Gazetecilik burada yemek ve içmekten de önce geliyor. Ancak böyle olursa gazetecilik yapılıyor. Kişisel ihtiyaçlar ön plana çıktığında burada gazetecilik yapılamıyor. Diğer bölgelerden en büyük farkı budur. Burada gazetecinin daha çok 'Ben bu mesleği yapacağım' derdi vardır."

Savaşla birlikte Kürt basınında çalışan gazeteciler ile ana akımda çalışan gazeteciler arasındaki ilişkinin biçimini soruyorum.

Boltan, "Bizim ilişkilerimiz haber üzerine değildir, insani ilişkiler biçimindedir" diyor ve ekliyor: "Kürt basınından gazetecilerin gittiği yerde ana akım yoktur, onların çağrıldığı yerde Kürt basını yoktur. Ana akımdaki arkadaşlarımız genelde ekmek ve su olmadan da gazetecilik yapma kriterine gelemezler. Bu durum bizi ayrıştırıyor. Ama birçok arkadaş da vicdani bir rahatsızlık duyuyor, yaptığı haberin kendi basınında çıkmayacağını bildiğinde bize servis ettiği oluyor."

90'LAR GÜNCELLEŞTİRİLDİ

ÖGC Eşbaşkanı Hakkı Boltan, 7 Haziran'dan sonra bölgede yaşananlar için "90'ların güncelleştirilmesi" dedi. göç ettirme ve kıyım politikasının 1990'lardan devralınarak sürdürüldüğünü belirten Boltan, "Paradigmasal benzerlik yaşanıyor ama güncelleştirme de var. 90'larda köyler yakıldığında Avrupalı heyetler, gidip yerinde inceleyebiliyordu. Şu anda bu incelemeler sokağa çıkma yasakları ile engelleniyor. Hatta iktidarın bile giremeyeceği yerler var" diye konuştu.

Gazetecilerin dün olduğu gibi bugün de sahaya çıktığında "gazeteci" olarak görülmediğine dikkat çeken Boltan, "Gazeteci sahada bir savaşçı ya da direnişçi olarak görülüyorlar ve bu şekilde bir uygulamaya maruz kalıyorlar" dedi.

Boltan, gazeteciler bakımından yaşananların 1990'lardan farkını açıklarken, "1990'larda gazeteci direkt hedef alınıyordu. Bu gün ise gazetecilik tasfiye ediliyor" değerlendirmesini yaptı.

Boltan şöyle konuştu: "'90'lardan farkı; sokakta bizi görüp satır çekip kafamızı kesmiyorlar. Son bir ayda DİHA'nın 4, JİHNA'nın 2 muhabiri tutuklandı. Her gün gazeteciler gözaltına alınıyor. 1990'larda gazeteci direkt hedef alınıyordu. Şu anda ise gazeteci tasfiye ediliyor. Kuşatılarak tasfiye edilmiş durumda. Gazeteciliğin değeri düşürülerek bitiriliyor. Gazetecilik kıymetinden sıyrıltılmış. Bir gazeteci denildiğinde artık inanılmaz bir kurum olarak tanımlanıyor. Gazetecilerin bu gerçeği görerek mesleklerine sahip çıkması gerekiyor."